30 Mayıs 2013 Perşembe

Hayriye geliyor!

Hayri Baba Sokağı

Birinci Kısım

***
(Sokakta bir kadın...)
-Ağzına sıçtığımın arabası! yavaş gitmez ki kahpenin dölü, sanki tabakhaneye bok yetiştiriyor! Allah böyle yağmurun bin belasını versin, sanki gök delindi!
(Kadının adı Hayriye, sözleştiği yere gidememekte, tek bir amacı var şu an, o da üzerini değiştirmek aceleyle!)
-Nerede ulan koduğumun anahtarı?
-Huu, hayriye! Bu yağmurda nabıyon gız, kurt mu bastı?
-İşine baksana sen be götü düşesice karı!
-Ne didin? Anlameyyom?
-Doktora gidiyodum Nazife Abla, acelem var, sonra laflarız.
(Yağmur başladığı gibi bitti. Elektrik teline konan karganın tüyleri sırılsıklamdı. Upuzun elektrik direği, tıpkı Hayriye gibi. Ama Hayriye kalıplı, enine boyuna maşallah. Islak tüylü karga Hayriye'nin yüzüne kalıp gibi sıçtı. Alnının çatından, burnunun ucuna kadar.)
-Oyy, yandım Allah!Bu ne be? Oyyy, sıçacak yer bulamadın mı ula it oğlusu? Patla inşallah!
Aradığı şeyi anında bulan insana inanmış da bu dünyaya gelmiş derler. Hele hele aradığın şey Hayriye'nin çantasının içindeyse... Ne yok ki o çantada! Kağıt mendil, ıslak mendil, falım, balık kraker, cezerye, sürme, toplu iğne, çengelli iğne, asetat, 2.5 liralık parfüm, Yasin, iki muska, bir kalıp zeytinyağlı saydam yeşil sabun, telefon defteri, inşaat kalemi, bir adet don, kadın bağı, biraz da çöp. Arada çantanın içindekiler gaza gelip bağırır "Birine mi baktın gülüm?". "Bir arkadaşa bakıp..." deyip de geçemezsin, aklın bulanır, kafanda işkembe çorbası kaynatsalar yeridir, yapılır. Üstüne bir de boza içilir.
-Nerede bu anahtar?
(Çantadakiler bağırır "Anayun amunda")
-Ağzına tükürdüğümün karısı, bok var tık her şeyi çantanın içine. Aaa, açık ulan kapı? Kazım? Evde min? Aşkitoom, hele ses ver ulan!
Hayriye'nin gözü merak ve aşkla etrafta dolaşmaktadır. Tek gözü ise dolaşmamakta ısrar etmektedir. Göz kayması gibi görülen bu doğuştan gelen durum Hayriye'nin vazgeçilmez bir unusurudur. Otuz dokuz yıllık eşi Kazım'a çok düşkündür Hayriye. Evde, sokakta, mezarlıkta hep el ele tutuşurlar. Sade Hayriye mi? Kazım Usta da Hayriye'yi deli gibi sevmektedir.
Mutfaktan gelen sesle Hayriye irkilir "Bu ses Kazım'ın sesi değilse?". İrkilmesinin ardından, hayatının en kötü anını yaşar Hayriye, yeşil ışık sönmüştür! Bebeği yerde öylecene yatmaktadır!Yaşadığı olayın dalgınlığıyla salonun ortasına, cam kırıklarına doğru seyirtir, sağ kulağının dibindeki karaltıyı fark etmeden. Göz ucuyla yanında pembe bir parıltı gördüğü an nasırlı bir yumrukla karşı karşıya gelir. "Euzubillah" diyemeden yere yıkılır, döşeme iki parçaya ayrılır. Güüüm diye ortalığı inleten ses, kısa bir süreliğine sokaktakileri şaşkınlığa düşürür; ancak arada sırada duyulan bu tür gürültülere alışkın olan Hayri Baba Sokağı sakinleri bir süre sonra işlerine geri döner.
Yere düşen Hayriye'nin bir gözü cam kırıklarındadır, diğeri de üzerine çullanıp boğazına yapışan o tanıdık suratta "Tanıyom ya len ben bu iti! Yakacam çıranı bokun soyu, bugünü unutma! Unutmaa!!!"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder